Minyatür

   
 


 

 

ANA SAYFA

İLETİŞİM

EĞİTİM

SAĞLIK

DERSLER

BiLGi ARSiVi

EĞLENCE

OGRENCiLER OZEL

SUNULAR

KUANTUM FELSEFESİ

KİTAPLIK

EKSTRA BİLGİLER

=> Program İndir

=> Ful Müzik Dinle

=> Çocuk Şarkıları

=> Hayvanlar Alemi

=> Atların Şarkısı

=> Görsel Sanatlar

=> İstiklal Marşi

=> Çanakkale Şehitlerine

=> Hat Sanatı

=> Ebru Sanatı

=> Mevlana

=> KUŞ EVLERİ

=> Karagöz

=> Kutadgu Bilig'den

=> Ahilik

=> Ergenekon

=> Ahmet Maranki

=> Karakalem Resimler

=> Bitkiler ve İnsanlar

=> Öğreten Çocuk Şarkıları

=> Diş Sağlığı

=> Kurtlar Vadisi Video

=> Beynin Sırları

=> Kandil Mesajları

=> Arama Motorlarına Kayıt

=> Mezartaşı Yazıları

=> Panorama 1453 Tarih Müzesi

=> Yunus Emre

=> Minyatür

SINIFLAR

İSLAM BİLGİSİ

FORUM ALANI

Anketler

Ziyaretçi Defteri

TOPLİST

SAYAÇ

Galeri

 


     
 

Minyatür nedir? Tarihine bakalım

Geleneksel Türk sanatlarından biri olan “minyatür”, 8. ve 9. yy’a ait olan ve Uygur merkezlerinden günümüze gelmiş olan Türk sanatı örneklerinden biridir. Nakkaşlar tarafından, kâğıt, parşömen, fil dişi gibi nesnelerin üzerine boya ve yaldızla süsleme şeklinde yapılır. Çok ince işlenerek ve küçük boyutlu olarak çalışılır. Ortaçağ’da Avrupa’da yazılmış olan kitaplarda baş harfler, kırmızı bir renkle süslenirmiş. Bu rengi sağlayan ise “minium” isimli bir kurşun oksitmiş. Konu başlıklarını minium ile belirginleştirmeye ise “miniare” denirmiş. Minyatür ismi buradan gelmektedir. Türkler bu tarz resme “Nakış Resim” demişlerdir. Türklerin İslamiyeti kabulünden önceki devreye ait minyatürler, Uygur Prensleri ve prenseslerinden oluşur. Bu minyatürlerin üslupları çok zengindir.

Baskı makinesinin bulunuşuna kadar Avrupa’da çok güzel minyatürler yapıldı. Daha sonra minyatür genelde madalyonların üzerindeki portreler için kullanıldı. 17. yy’dan sonra ise genelde fil dişi üzerine yapılan modeller yaygınlaştı.

İslam’da resmin yasak oluşuna rağmen, minyatür resim sayılmadığından gelişebilmiş, geleneksel bir zanaat hâlini alabilmiştir.

Osmanlı Devleti döneminde 18. yüzyıla kadar İran ve Selçuklu etkisi sürdü. Fatih döneminde, padişahın resmini de yapmış olan Sinan bey adlı bir nakkaş, II. Bayezid döneminde de Baba Nakkaş diye tanınan bir sanatçı yetişti. Son yıllardaki araştırmalar sayesinde, Fatih Sultan Mehmed döneminde yapılmış birçok minyatürlü eser, gün ışığına çıkmıştır. Bunlardan biri olan ve 1455’te Edirne’de gerçekleştirilen Dilsuznâme: Gül ve Bülbül (Oxford Bodlein Lib.) adlı edebi eser, Türkmen minyatürlerinin etkisini gösteren bir örnektir.

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’a İtalya’dan birçok sanatçı getirtmişti. Kendisi geniş görüşlü bir insan olup bilim ve sanata da büyük bir ilgi duymaktaydı. Bellini’ye yağlı boya portresini, Constanza da Ferrara’ya da üzerinde büstü ve atlı portresi bulunan madalyonları yaptırdı. Bu sanatçıların İstanbul sarayında yaptıkları eserlerin çoğu ortadan kalkmıştır. Ama onların öğrencileri olan Türk nakkaşlarının eserlerini tanıyoruz.

Mustafa Çelebi, Selimiyeli Reşid, Süleyman Çelebi ve Levnî; 18. yüzyılın ünlü nakkaşlarıdır. Bunlardan özellikle Levnî, Türk minyatür sanatında bir dönüm noktasıdır. Levnî, geleneksel anlayışın dışına çıktı ve kendine özgü bir biçim geliştirdi.

Levnî’nin en tanınmış eseri Surname’dir. Surname, yazılı ve bol resimli bir kitaptır ve bir sünnet düğünü resmedilmiştir. Yüzlerce değişik sahneyi içeren bu minyatürlerde Levnî, esprili bir yaklaşımla resmetmiştir.

Levnî’den sonra adı bu konuda anılmaya değer sanatçılardan biri Abdullah Buhari olarak kabul edilir. “Pencereden Bakan Kadın” adlı resmiyle ilginç üslubunu oturtmuştur.

Eserlerinde doğum gibi ilginç konuları resmetmiştir.

Minyatür, 19. yy başlarında giderek yerini ışıklı ve gölgeli çalışmalara bırakmıştır. Özellikle yağlı boya resimlerin duvarlara asılması yaygınlaşınca kitap resmi önemini yitirir. Ama batıda olduğu gibi ülkemizde de geleneksel bir sanat olarak varlığını sürdürmekte...

Günümüzde minyatür

Minyatür sanatının Türk sanatında hâlâ yer etmiş olmasına en çok emeği geçen rahmetli Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’den bahsetmeden geçmemek lazım. 1900’lü yılların başında tıp öğrencisiyken güzel sanatlara olan ilgisi sonucu ebru, tezhip, minyatür ve hat öğrenen Ünver, Cumhuriyet sonrası Osmanlı’dan kalan değerli eserlerin elden çıkarıldığı, korunmasız bırakıldığı bu dönemde yok olan eserlerin resimleri ile kaydedilmesi fikrini hayata geçirdi. Ebru, hat, minyatür geleneklerinin devamı için bir atölye kurdu ve çalışmalara başladı. Resimle kaydetme fikri o kadar işe yaradı ki, örneğin depremle yıkılan Kuleli Askeri Lisesi binası bile onun suluboya resimlerine bakılarak tamir edildi.1986’da İstanbul’da vefat eden Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in eserleri büyük şehir yayınlarınca yeniden basılıyor ve Dr. İsmail Kara başkanlığında yeniden düzenleniyor.

Günümüzde minyatür sanatı, rahmetli Süheyl Ünver’in bilgilerini öğrencilerine aktarmasıyla gelişme göstermiştir. Onun atölyelerinin ışığında yeni atölyeler kurulmuştur.

Minyatür yapmak için

Minyatürde konu edilecekler belirlendikten sonra içeriğe göre en önemli kişi veya obje merkez edilir ve diğer elemanlar da çevresine belirli bir düzen içinde yerleştirilir. Işık, gölge kaygısı gütmeden, konunun bütünlüğünü bozmadan tüm obje ve kişilerin açık açık resmedilmesi hâlinde çizilir. Ağaç çiçek gibi yardımcı motiflerle zenginleştirilebilir. Minyatür boyanırken parlatma sırasında boyaların bozulmaması için önce zemine altın ya da gümüş sürülerek parlatma yapılır. Dağ tepe gibi gökyüzü olan yerlerden başlanarak boyanmaya devam edilir.

Minyatür yapmak isteyen bir kişinin tezhip tasarımı bilgisi olmalıdır. Tezhibin çarpıcı renkleri ve çizgileri en kalıp minyatüre bile canlılık verir.

Minyatür için kullanılan malzemeler eskiye oranla daha çeşitlidir ama kimyevi boya ve kâğıtların dayanma süresi az olmaktadır. Eski yazmalarda tamamen doğal malzemeler kullanılmış, günümüze kadar gelebilmesi sağlanmıştır. Bugün bazı üniversitelerde, özel kurumlarda, kurslarda minyatür eğitimine rastlamak mümkündür. Örneğin Sultanahmet’te Caferağa Medresesi’nde diğer Osmanlı süsleme sanatlarının yanı sıra minyatür kursu almak da mümkün.

Minyatür ile ilgili iki güzel kaynak

Benim Adım Kırmızı

Orhan Pamuk, bu romanında minyatürü oldukça geniş olarak ele almıştır. Minyatür ustalarına, minyatür sanatı ile mimarlığın bağlantılarına, eskiz çizmek gibi konulara derinlemesine değinmiş olan Orhan Pamuk’un bu kitabını okumanı tavsiye ederiz. Tarihi bir kurgusal romanın içinde bir yandan hayallere dalacak, bir yandan da bilgi dağarcığını genişleteceksin.

Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 / Minyatür

Roman yani kurgu yerine bir sanat kitabından minyatürü ders gibi öğrenmek isteyenlere muhteşem bir kaynak Metin And’ın bu kitabı. İçinde neler yok ki… Nakkaşların yöntemleri, minyatürde kâğıdın önemi, hattatlar, kullanılan kalem çeşitleri, desenden sonraki aşamalar, Osmanlı minyatür sanatının üslubu… Üstelik kitaptaki anlatım hiç sıkıcı değil, aksine fantastik bir roman gibi okutuyor kendini. Tavsiye ederiz.

Minyatür ile ilgili önemli isimler & yerler

Minyatürlü el yazmaları konusunda Topkapı Sarayı Müzesi, dünyanın önde gelen koleksiyonlarından birine sahiptir. Bunlar arasında Moğol, Türkmen, Safavi, Osmanlı dönemi eserlerini sayabiliriz. Ayrıca Süleymaniye’deki medreselerden birinde olan Türk-İslam eserleri müzesi, Askeri Müze, Deniz Müzesi, Vakıf Hat Sanatları Müzesi gibi müzeleri de sayabiliriz.

Osmanlı döneminde yaptırılmış olan padişah siparişi saray minyatürleri, “tek ve orijinal” olarak kütüphanelerde bulunurlar.

Yazma eserlerin yer aldığı bazı önemli kütüphaneler, Bayezit Devlet Kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ve Belediye Kütüphanesi’dir.
El yazması ihtiva eden diğer kurumlardan ise Antalya Müzesi; Erzurum Atatürk Üniversitesi Kütüphaneleri ve İzmir Millî Kütüphanesi’ni sayabiliriz.
Bilinen en yetenekli minyatür sanatçıları, Behzad, Matrakçı Nasuh, Osman, Levnî gibi isimlerdir.

 
 

Bugün Bilgi Harmanından 3 ziyaretçi (4 klik) faydalandı...

 

 
Ekol Hoca Din dersi Matematik Nişanlık Modelleri
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol