Hat Sanatı

   
 


 

 

ANA SAYFA

İLETİŞİM

EĞİTİM

SAĞLIK

DERSLER

BiLGi ARSiVi

EĞLENCE

OGRENCiLER OZEL

SUNULAR

KUANTUM FELSEFESİ

KİTAPLIK

EKSTRA BİLGİLER

=> Program İndir

=> Ful Müzik Dinle

=> Çocuk Şarkıları

=> Hayvanlar Alemi

=> Atların Şarkısı

=> Görsel Sanatlar

=> İstiklal Marşi

=> Çanakkale Şehitlerine

=> Hat Sanatı

=> Ebru Sanatı

=> Mevlana

=> KUŞ EVLERİ

=> Karagöz

=> Kutadgu Bilig'den

=> Ahilik

=> Ergenekon

=> Ahmet Maranki

=> Karakalem Resimler

=> Bitkiler ve İnsanlar

=> Öğreten Çocuk Şarkıları

=> Diş Sağlığı

=> Kurtlar Vadisi Video

=> Beynin Sırları

=> Kandil Mesajları

=> Arama Motorlarına Kayıt

=> Mezartaşı Yazıları

=> Panorama 1453 Tarih Müzesi

=> Yunus Emre

=> Minyatür

SINIFLAR

İSLAM BİLGİSİ

FORUM ALANI

Anketler

Ziyaretçi Defteri

TOPLİST

SAYAÇ

Galeri

 


     
 

HAT SANATI
KALEM GÜZELİ

Türk Hat Sanatı 20. yüzyıl başlarına kadar parlaklığını sürdürmüş ama günümüzde yaygın bir sanat olmaktan çıkıp yalnızca belirli eğitim kurumlarında öğretilen geleneksel bir sanat durumuna gelmiştir. Zaman içerisinde yitirdiğimiz bir önemli değer de hat sanatı diyebiliriz.

Bir parça modernizmin etkisi, bir parça teknoloji, geçmişte yaşanan bu özel zaman dilimlerinin unutulmasına sebep olsa da kendi kültürümüz adına sahip çıkmamız gereken değerleri de unutmamalıyız ...

 



Hilal: Lailaheillallah MuhammedurResulullah
Yıldız: Bismillah

Türk Hat Sanatı denilince, Türklerin İslamiyeti kabul edişlerinden sonra okuma yazma vasıtası olarak seçtikleri Arap asıllı harflerle vücuda getirilen sanat yazıları anlaşılır. Ancak şunu hemen belirtelim ki Arap harfleri İslamiyetin zuhurundan sonra yavaş yavaş estetik unsurlar kazanarak, bu hal VIII. Yüzyılın ortalarından süratlenmiş; Türklerin İslam aleminde oldukları çağda zaten mühim bir sanat dalı haline gelmişti. Bu sebeple evvela Arap asıllı harflerin bünyesi ve İslam'ın ilk asırlarında gelişmesi hakkında kısa bir bilgi vermek gerekecektir.
 

Yazı sanatının İslam kaynaklarında en özlü tarifi "Hat, cismani aletlerle meydan getirilen ruhani bir bendesedir." cümlesiyle yapılmıştır ve hat sanatı, bu tarife uygun bir anlayış çerçevesinde asırlardır süregelmiştir. Çünkü bu yazı sisteminde harflerin çoğu kelimenin başına, ortasına ve sonuna gelişlerine göre bünye değişikliğine uğrar. Sanat haline dönüşüyle pek kıvrak bir şekle bürünen harflerin, birbirleriyle bitiştiklerinde kazandıkları görünüş zenginliği, hele aynı kelime veya cümlenin muhtelif terkiplerle yazılabilme imkanı, bu yazılara, sanatta arannılan sonsuzluk ve yenilik kapısını açık tutmuştur.

 





Arap hattı, muhtelif devrelerde en fazla işlendiği bölgeye nisbetle, İslam öncesi anbari, hiri, mekki ve Hicret'ten sonrada medeni isimlerini alarak gelişti. İslam'ın kitap haline getirilen ilk metni olan Kur'an, işte bu mekki medeni hatla deri(parşomen) üstüne siyah mürekkeple, noktasız ve hareketsiz biçimde yazılmıştı ki, bu ilk örneklerde, elbette sanat mülahazası aranılmamıştır. Zamanla bu yazı iki tarza ayrıldı: Sert köşeli olanı mushaflara ve kalıcı yazışmalara tahsis edilerek, en ziyade Küfe'de işlendiği için küfi adıyla anılmaya başlandı.süratli yazılabilen ve sert köşeli olmayan diğer tarz ise günlük işlerde kullanıldı; yuvarlak ve yumuşak karakterinden dolayı sanat icrasına uygun bir hal aldı. Yeni yazı cinslerinin bazıları, nisbet ifade eden isimlerinden de anlaşılacağı gibi, tomar hattı esas alınarak onun muayyen nisbette (yarımi üçte bir, üçte iki) küçültülmüş kalemiyle yazılıyor, bu küçülmede yazılar yeni hususiyetler kazanırken, yazma aletinin adı olan kalem bu nisbete dayanılarak hat manasına da kullanılıyordu.


Abbasiler devrinde gittikçe gelişen ilim ve sanat hareketleri sayesinde büyük merkezlerde ve bilhassa Bağdad'da kitap merakı ve bunları yazarak çoğaltan "verrak"lar artmıştı. İşte bunların kitap istinsahında kullandıkları yazıya verraki, muhakkak veya ıraki deniliyordu.VIII. asır sonlarından itibaren hat sanatkarlarının güzeli arama gayreti neticesi ölçülü olarak şekillenen yazılar asli ve mevzun hat ismiylede anılmaya başlandı. Bu yazıları ileri bir merhale'ye eriştirenler arasında, ayrı bir mevkii olan İbn Mukle(? - 328/940), hattın nizam ve ahengini kaidelere bağladı " bu yazılara "nisbetli yazı" manasına mensub hattı denildi.


 

Bu gelişmeler olurken küfi hattı da bilhassa mushaf yazılmasında parlak devrini sürüyordu. Yayıldığı nisbette farklılıklar gösteren küfi, şimali Afrika ülkelerinde daha yuvarlaklaşarak bilhassa Endülüs'te ve Mahrip'te mağribi adıyla hükümranlığını korudu. Daha çok abidelerde görünen iri küfi hattı da, bazı tezyini unsurlarla birlikte, dekoratif bir mahiyet kazandı. Mensub hattının yukarıda verraki adıyla geçen ve umumiyetle kitap istinsahına mahsus olup bu sebeple neshi de denilen şeklinden, XI. Asrın başlarında muhakkak, reyhani, ve nesih hatları doğdu. Bu devrin parlak ismi olan İbnü'l-Bevvab (? - 413/1022), İbn Mukle yolunu değiştirdi ve XIII. Asır ortalarına kadar da uslüb sürdü. O zamana kadar düz kesilen kamış kalemin ağzını eğri kesmekte onun buluşudur ve bu hal yazıya büyük letafet kazandırmıştır. Aklam-ı Sittenin bütün kaideleriyle hat sanatındaki mevkiini alışıyla yukarıda tanıtılanlar dışında bugüne sadece isimleri kalmış bulunan birçok hat cinside unutulmaya terkedilmiş oldu. (mesela; sicillat, dibac, zenbur, mufattab, harem, lului, muallak, mürsel vb)

Türklerin İslamiyeti kabulü ve buna bağlı olarak yazılarını değiştirmeleri sonrasında hat sanatıyla ilgilerini gösterecek eserleri zamanımıza kadar gelememiştir. En eski örneklerle, ancak Selçuklulardan itibaren karşılaşıyoruz.

Beylikler devrinde ve Osmanlı'nın ilk iki asrında, Anadolu'daki hat sanatı, kalan örneklere nazaran, Abbasilerin Bağdad'daki üstadane tavırlarının bir devamı gibi görülmektedir. Nihayet Şeyh Hamdullah'la (833/1429-926/1520) hat sanatı Osmanlı hakimiyetine geçmiş ve daima gelişip ilerleyerek XX.asrı bulunmuştur.


 
Okunuşu: "(En üst orta:) Bismillahirrahmânirrahîm. (Sağ ve sol daire içi:) Âmentu billâhi te’âlâ (orta kısım) VE melâiketihi VE kutubihî VE rusulihî VE'lyevmil âhiri VE bil kaderi hayrihî VE şerrihî minallahi te’âlâ, (ortanın altı) vel ba’sü ba’delmevti hakkun eşhedu enlâ ilâhe illallâh ve eşhedu enne Muhammeden ‘abduhû ve rasûluh."
Hattat: M. Halim Özyazıcı (1898-1964)
Hat Yazı Stili: Celi Sülüs ve Nesih
Açıklama: Bu eser 1956 senesinde yazılmıştır ve şu anda orjinali İstanbul Topkapı Sarayı Yazı Salonu'nda bulunmaktadır. Orjinal boyutları 43x54 cm'dir. Eserin en alt satırında Arapça olarak İcazet yazı stili ile hattatın imza cümlesi yer almaktadır ve manası şöyledir: "Bunu yazan Güzel Sanatlar Akademisi hat muallimi fakir Hacı Mustafa Halim günahlarının bağışlanmasını diler."

Hattatlar bazen eserlerinin sonuna bu tür imzalar atarlar ve kendilerini "âciz", "fakir", "günahkâr" gibi sıfatlarla niteleyerek tevâzu gösterirler.
Bu çalışmada İslâm inancının temel taşlarını görüyorsunuz. Buradaki yazıların hepsine birden "Amentü" adı verilir. Çoğu müslümanın ilk ezberlediğii duâlardan birisi budur. Çünkü bu duâ, Müslüman kabul edilmek için söylenmesi gereken sözleri toplu halde içermektedir. Sanatçı bu çalışmada, Türkçede "VE" anlamına gelen altı tane "VAV" harfi kullanmıştır ki bununla hem İslâm inancındaki "imânın altı şartına" işaret etmiş, hem de esere ilginç ve güzel bir estetik vermiştir.

Hat Sanatının İncelikleri...

Hat sanatında oranlama, harflerin büyüklüğü, eğim, derinlik, yakınlık, uzaklık ve diğer özellikler, yazının yazıldığı kamış kalemin ağzına göre büyüklüğü değişen ve kareden biraz büyük olan "nokta" ile sağlanır. Hat sanatı, kitap yazıları, duvarlara yazılan levhalar dışında, mimarlıkta da bezeme öğesi olarak kullanılır.


hat çalışması

Asaletin Sultanları

KALEM GÜZELİ

Yazı sanatının İslam kaynaklarında en özlü tarifi "Hat, cismani aletlerle meydan getirilen ruhani bir bendesedir." cümlesiyle yapılmıştır ve hat sanatı, bu tarife uygun bir anlayış çerçevesinde asırlardır süregelmiştir. Çünkü bu yazı sisteminde harflerin çoğu kelimenin başına, ortasına ve sonuna gelişlerine göre bünye değişikliğine uğrar. Sanat haline dönüşüyle pek kıvrak bir şekle bürünen harflerin, birbirleriyle bitiştiklerinde kazandıkları görünüş zenginliği, hele aynı kelime veya cümlenin muhtelif terkiplerle yazılabilme imkanı, bu yazılara, sanatta arannılan sonsuzluk ve yenilik kapısını açık tutmuştur.

 
 

Bugün Bilgi Harmanından 39 ziyaretçi (48 klik) faydalandı...

 

 
Ekol Hoca Din dersi Matematik Nişanlık Modelleri
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol