FORUM ALANI

   
 


 

 

ANA SAYFA

İLETİŞİM

EĞİTİM

SAĞLIK

DERSLER

BiLGi ARSiVi

EĞLENCE

OGRENCiLER OZEL

SUNULAR

KUANTUM FELSEFESİ

KİTAPLIK

EKSTRA BİLGİLER

SINIFLAR

İSLAM BİLGİSİ

FORUM ALANI

Anketler

Ziyaretçi Defteri

TOPLİST

SAYAÇ

Galeri

 


     
 

=> Daha kayıt olmadın mı?

FORUM SAYFAMIZA KATKILARINIZI BEKLİYORUZ

FORUM ALANI - Allah Dostu Derki

Burdasın:
FORUM ALANI => DİNİ YAZILAR => Allah Dostu Derki

<-Geri

 1 

Devam->


optimist
(şimdiye kadar 69 posta)
26.02.2009 17:11 (UTC)[alıntı yap]
Allah Dostu Derki
Sonsuz semâları masmavi bir nûr ile dolduran ALLAH'a hamd ederim...
Ruhu, nûr âleminin ebediliğinde azîz olan ALLAH'ın Resûlüne ve O'na inananlara selât-u selâm ederim...

*

ALLAH'a secde ettiğin yüzü, başkalarına karşı zillete düşürmemeğe gayret et, azîz olursun.

*

HAKK’ın nimetlerinin şükrünü eda et... Nimet gelir, şükrü göremezse gider...

*

Sakın kimseye hakaret gözüyle bakayım deme.
Unutma ki ALLAH'ın dostları binbir şekil, kıyafet içinde gizlidirler.

*

Halkın seni methetmesiyle zevk duyma, zemmetmesinden de acı çekme!..

*

Hak kuvvetlidedir derler; sakın inanma. Bu lâf câhil sözüdür.
Kuvvet “HAKK”tadır, unutma!

*

HAKK için zahmet çek...
ALLAH buyuruyor:
“Benim nâmıma zahmet çeken kulun seyyiâtını izzetim hakkı için mahvederim!”

*

İlmi var, ameli yok...
Ameli var, ihlâsı yok..
ALLAH dostlarının yüzünü görmek nimetine ermiş de, onlara bağlanmasını bilmez...
Denizin dalgası bâzân kabarır da sahile vururken:
“Ben varım!” diye mırıldanır...
Deniz de ona: “Sen yoksun, ben varım!” der.
Aman, gurura kapılıp da gönül kırma; yanarsın…
Sana bir dua öğreteyim:
Gözlerinde göz yaşından, ALLAH pazarında satılan inciler peyda olurken, söyleyeceksin:
“Sonsuz salâvat incilerinin dizileriyle, nihâyetsiz selâm cevherleri Muhammed Mustafâ'nın feyizlere açık ruhuna, hikmetlere açık göğsüne saçılsın!..
Gündüz parladıkça, güneş âlemi aydınlattıkça, ruhu rahmet ve semâlara garkolsun!..
Tertemiz ehl-i beyt'e selâm olsun!”

Bu dua, îmânın zevkine yükselenler içindir.
Henüz maddenin kesafetinde mahcub kalanlar, hayatta harikulade hadiselere tesadüf etmeyenlere ait değildir.

Vücud gözünün görmediği âlemle her an irtibatı olan mübârek bir zat kalabalık bir kitleye ders ve öğüt veriyordu.
Herkes huşû içinde güzel sözlerin tesiriyle adetâ ruhanî bir mi'râc hâlinde idiler;
Bir aralık dinleyenlerden temiz yüzlü, biraz mahcub birisi uyumaya başlıyor...
Mübârek zât derhâl susuyor.
Herkes uyuyan adama kızmaya başlıyor.
Yarım saat derin bir sükût.
Uyuyan uyanıyor, hatasından dolayı yüzü kızarıyor...
Mübârek zât tekrar konuşmaya bağlıyor...
Ders bittikten sonra, uyuyan adam mübârek zâtın yanına yaklaşarak hatasından dolayı af dilemeğe hazırlanırken mübârek zât:
“Oğlum, üzülme!.. Ben senin uyumana kızmadım; yarım saat bekledim... Rüyanda gördüğün mübârek zâtın ruhanîyetine hürmet ve muhabbetim dolayısiyle susmaya mecburdum…”
Meğer uyuyan adam rüyasında Hazret-i Resûl-i Ekrem'i görüyormuş...

Cebel-i Azamet'e : Aklı koy, orada nûrdan yapılmış libası giysin,
Cebel-i Kibriyâ'ya : Kalbi bağla, orada nûr-u muhabbet libasını kuşansın.
Cebel-i, izzet'e : Nefsi bırak, orada ubûdiyyet libasına sarılsın,
Cebel-i Ezel'e : Ruhu çıkar, orada nûru'l-Nûr libasını alsın, sonra da aşk nârasiyle bağır, bunların derhâl toplandığını görürsün...
O zaman fetih başlar ve “Bizden olursun”.

*
Hızır, iki gözü kör bir adama rastladı:
“Sana dua edeyim de gözlerin açılsın.” dedi.
Âma gülerek ona:
“Geç baba işine! Ben kazâ-yı ilahiyi gözlerimden fazla severim. O’nun kazâsını gözlerimin açılmasına değişmem!” diyerek yoluna devam etti.

*

Uyku, gözlerini kapatmadıkça yatmaya heves etme…
Yedi saatten fazla uyku hamakati davet eder…
Çok acıkmadıkça da yeme fazla yemek hastalık getirir.

*

Tam otuz yıl arkasını ne bir duvara ne bir yastığa ne de bir mindere dayadı. Ne de diz üstü oturmaktan başka bir tavır takındı.
“Ne diye kendini meşakkate sokuyorsun?” dediler.
“ALLAH’ımı görürken başka ne türlü durabilirim!” dedi.

*

Tren gecenin karanlığında homurdanarak süratle gidiyordu.
Birinci mevki kompartmanlarından birinde iki kişi aralarında konuşuyorlardı.
Biri diğerine:
“Birader on bin lira vererk işimi yaptırabildim. Vermesem Yüzbin liralık fabrikam mahvolacaktı!”
Diğeri onu tasdik etti:
“Ne yaparsın kardeşim geçim için bugün böyle!” diye mırıldandı.
Kompartmanın bir köşesinde gözleri hafif yumuk, yakaza halinde bulunan nur yüzlü bir ihtiyar, gözlerini açarak söze karıştı:
“Oğlum hareketiniz asla doğru değildir. Sizde biraz ALLAH korkusu olsa bu parayı vermez, fabrikanızın mahvolmasını tercih ederdiniz.”
Ve şöyle devam etti:
“İnsan harbe gidiyor, ateşler içine atılıyor, sizin yüzbin liralık fabrikanızdan daha kıymetli olan canını veriyor. Siz ise bu hareketinizle rüşvete yol açıyor ve ALLAH korkusunu fabrikanız uğruna Feda’ ediyorsunuz!” dedi ve yine nurlu yüzünü çevirerek kendi âlemine daldı.

*

Yıldızlı bir gecede secdeye kapanmış dua ediyordu:
“Yarabbî!.. Sen mutlak ve ezelî merhametsin... Bu ezelî merhametini, diyar diyar gezip, herkese anlatmak istiyorum. Fakat korkuyorum: Merhametinin büyüklüğünü anlarlar da Sana kimse ibâdet etmez... Beni affet... Rahmetinle yoğur!..”

*

Yirmi gün yemez içmez, hayran bir hâlde bir köşede otururdu.
Bir gün dedi ki:
“Benim Ölümüm sizinkilere benzemez. Benim ölümüm Hak'ta davet ve kendimden kabuldür.”
Nitekim bir gün, bir meclis içinde otururken :
“Evet, baş üstüne!” diye ani olarak bağırdığı duyuldu...
Ruhunu teslim etmişti.

*

Biri onun yanına sokuldu:
“Biraz param var, dedi. Sana vermek istiyorum, verirsem ne olur?”
Cevap verdi:
“Verirsen senin için iyi olur, vermezsen benim için iyi olur, dilediğini yap!..”

*

Sadaka ALLAH namınadır...
Sadakada nefsin haz duymasın!
Yuvarlanırsın!.
Aman dikkat et!..
Kendini o kadar çok maddeye verme, kaptırma!..

*

Maddî hesap dünyasının eşiğinden bir adım ileri gidemez.
Hayatın en güzel günü, bu gündür, bu andır.
Hazırlığını derhâl yap!
Yarın belki kıyamet kopacaktır..
Bu sözümü yabana atma!..
Bunu anlamayan zâten hayattan bir şey anlamış değildir.

*

Doğruluktan sakın ayrılma..
Unutma ki, suyun bir karış altında veya denizin binlerce metre derinliğinde boğulmak arasında fark yoktur.

*

Acz içinde kıvranan, bir mikrobun tesiriyle yuvarlanan, anahtar deliğinden geçen ince bir rüzgârla tepelenen insan... Dikkat et!..
Bu mikrop, dünya hayatını tehdit eder, manevî maraz ise ebedî hayatı mahveder.

*

İnsanoğlu binlerce yıl hayvanlar gibi yaşadı.
Nihâyet ALLAH'ı, merhameti buldu.
Bundan da medeniyet doğdu.
Bugün ALLAH'ı unuttu; merhameti, sevgiyi, işlerine gelmiyor diye terketti.
Bugünün insanı, ebedî hayata kıymet vermeyen üstün zekâları ile söyle haykırıyor:
“Sonumuz yokluktur, insan tekrar dirilir mi?”
Günah isleyip de duyulmasını istemeyen kimse, Meleğin vücudunu elbette inkâra bahane arar..
Dünyanın bugünkü hâline bakın:
Aç kurtlar gibi birbirlerini yiyorlar, öldürüyorlar.
Bunlar hep övündükleri üstün zekâlarının işleri...

*

Yetmiş kere yaya hacca gitti.
Uçsuz bucaksız çöllerde, çenesi göğsünde ve gözleri adımlarında, yetmiş kere hac yolu...
Kolay değil...
Son haccında, çölde bir köpek gördü; susuzluktan dili sarkmış; nefes nefese çırpınmakta...
Haykırdı:
“Yetmiş kere yaya hac sevâbını bir içim suya kim satın alır? Bana bir içim su!..”
Bir adam, ona bir içim su verdi.
O da köpeğe içirdi ve dedi ki:
“İşte bütün haclarım kadar sevaplı bir iş.
Zira ALLAH'ın Resûlü:
“Kim olursa olsun her ciğeri yanana su vermekte ecir vardır.” buyurdu.”
Dalga dalga hacca gidenlere bakarak mırıldandı:
“Şu hacca gidenlerin hâli ne garip... Dereler, tepeler, çöller, denizler, dağlar, diyarlar aşıp geliyorlar...
ALLAH evini, Resûllerinin eserlerini görmek için..
Hâlbuki, kendi nefs sahralarını aşabilselerdi, orada doğrudan doğruya ALLAH'ın eserlerini göreceklerdi!..”

*

Çöllerde gezerken bir zenci gördük.
Yanında ALLAH dendiği zaman simsiyah yüzü bembeyaz oluyor, sonra tekrar yerli yerine dönüyordu...

*

Rahmet, Resûlullâh'ın kalb-i pâkine ve rûh-u muallâlarma mütealliktir.
Onun için Cenâb-ı HAKK Kitâb-ı Celilinde (meâlen);
“Ben ve Melâikeler Nebî'ye selât-u selâm getiriyoruz. Ne duruyorsunuz, siz de selât-u selâm getirin, acabasız teslim olun.” buyuruyor...
Rahmet-i ilâhiye bu makamdan tevzi olunur,
İlâhî rahmet Hakîkat-ı Muhammediye, nazil olmadıkça onun parçaları olan hakikatlere nâil olunamaz.
Selât-u selâm getirmek, herkesin nefsi için rahmet taleb etmektir.
Bunu anlayan insanda basîret başlar...
Basîret; Evliyaya makâm-ı fuadda fetih buyurulan ruh gözüdür.
Onun için bu işlerde yürümek isteyen ALLAH'a inanır ve mü'min olur.
Kendini ALLAH'a teslim eder, islâm olur...
HAKK'a teslim olmak demek, kısmet-i ezeliyesinden râzi ve hoşnut olmaktır.
Kulun teslimiyetini HAKK görünce ünsiyet başlar...
O vakit Âdem insan olur..
Ve derhâl dâvet-i ilâhiye vâki olur...
O davete namaz denir...
HAKK buyuruyor:
“Namazın yarısı benim için, yarısı kulum içindir...”
İbâdet, azanın ıslâhı içindir...
Yalan yanlış şekil ile ALLAH'a, Peygamber'e yaklaşılmaz...
Gözünü dört aç!..
Bu yüzden, ibâdet yapıyorum diye gaflette olanlar sayısızdır...

*

Hazret-i Ömer (r.a.) gözleri yaşlarla dolar, haykırarak Resûl'e selât-u selâm getirir...
Kendisine soruldukta:
“Ben Hazret-i Resûl'de erimeden evvel kaskatı bir şâkî idim...
Resûl'ün nazarı benim kesafetimi eritti...
Daima gözümün önüne gelir:
“islam nûruna kavuşmadan evvel, câhiliyet âdetleri üzere minimini yavrum, ciğerparem kızımı, diri diri gömmek için çukur kazarken, sakalıma toprak bulaşmıştı..
Yavrum, ufacık elleriyle sakalımdaki toprakları silerken ben de kocaman ellerimle onu, sevgili yavrumu çukura tıkıyordum...
İşte, şimdi o sahne gözümün önüne gelir, durmadan ağlarım!..
Nûr-u Nübüvvet'le eriyip insan olduğumdan dolayı da Resûlullah'a salât-u selâm getiririm..”

*

Ne yaparsan yap ah alma, can yakma, gönül kırma!..
Hayvana (bile) eziyet etme, nûr içinde hâşrolunursun...
Canını yakmak istediğin hayvan veya insan bâzan o anda kendinde olmaz, o zaman işe asıl Sahibi karışır, gücüne gider, derhâl tepelenirsin...
Çirkin yüzün aynaya zarar vermediğini bil...
Şefkat ve merhamet sahibi insanlar, ALLAH'ın sevgili kullarıdır.

*

HAKK'a ermiş haykırıyor:
“Ey adalet ile uğraşanlar!
Bana cevap veriniz:
Dış görünüşüyle namuslu, fakat ruhu ile hırsız olan bir adamı hangi cezaya çarparsınız?
Gövdesi ile katil olan, ruhuyla maktul olan bir kimse hakkında nasıl hüküm verirsiniz?
Hareketleriyle aldatıcı ve zâlim olduğu hâlde, aynı derecede aldatılan ve zulme uğrayan kimse hakkında ne dersiniz?
Sonra, nedametleri suçlarından daha büyük olanlar hakkındaki hükmünüz nedir?
Nedamet, sizin hizmet ettiğiniz kanunun tatbik etmek istediği adaletin hedefi değil midir?
Fakat siz suçluya nedamet aşılayamadığınız gibi onu masumun kalbinden de çıkaramazsınız.
Mâbeddeki köşe taşının, temelindeki taştan daha yüksek olmadığını bir anlasanız.. Fakat nerede?..
Deniz kenarında oynayan ve kumdan kuleler yapmak için uğraşan, sonra güle güle yıkan çocuklar gibisiniz!..
Fakat siz o kuleleri yaparken deniz, sahile daha fazla kum yığıyor ve siz kulenizi yıktığınız zaman deniz size gülüyor...
Zâten deniz daima masumlara güler...
Gülerim o topallara ki, rakkaselere hased ederler..
Gülerim o öküzlere ki, boyunduruğunu sever ve ormanın içinde gezen geyikleri sürüden ayrılmış zavallı sayarlar...
Gölgelerini görürler, güneşi bir gölge kaynağı sanırlar!..”

Zemm : Birisinin ayıplarını söylemek, çekiştirmek. Kötülemek, yermek. Ayıplamak.

Cevher : Bir şeyin özü, esası. * Kıymetli taş. * Çelik üzerindeki nakış. * Edb: Noktalı harf. * Yalnız noktalı harflerin ebcedîsi hesab edilerek yazılan manzum tarih. * Harflerin noktası. * Fls: Varlığı kendinden olan, var olmak için kendi dışında başka birşeye muhtaç olmayan varlık. Allah'a inanan filozoflar iki çeşit cevher kabul etmişlerdir. Yaratıcı cevher, Allah. Yaratılmış cevher, madde, ruh. Allah'ı cevher olarak vasıflandırmak noksan bir anlayıştır. Çünkü cevher Allah'ın sıfatlarından "kıyam-ı binefsihi: varlığı kendinden olan" sıfatını belirtebilir. Allah'ı sıfatları ve isimleriyle tanımak icab eder. Maddeci filozoflar cevher olarak yalnız maddeyi kubul ederler. Oysa madde Allah'ın yarattığı âlemlerden sadece biridir. Fizik ilmi maddenin enerjiye ve enerjinin maddeye dönüştüğünü göstermiştir. Madde de enerji de belli kanunlara bağlıdır. Kanun varsa kanun koyucu da vardır. Madde ve enerjiye hakim olan ve kanunları koyan, madde ve enerjiyi yaratan Allah'dır.

Huşu’ : Alçak gönüllülük. Hayâ etmek ve mütevazi olmak. Korku ile karışık sevgiden gelen edebli bir hâl. Yüksek ve heybetli bir huzurda duyulan alçak gönüllülük. Sükun ve tezellül.

Hamakat : Ahmaklık. Budalalık. Bönlük. Anlayışsızlık.
Kompartman : Fr. Yolcu trenlerinde vagonların bölümlerle ayrılmış kısımlarından her biri.

Maraz : Hastalık, illet, dert. Belâ.

Bahane : f. Vesile. Sebeb. * Yalandan özür. * Kusur. Noksan. * Garaz.
Pak : f. Temiz, saf, katıksız. Hep, tamam, mübarek, kudsi.

Muallâ : Yüksek, yüce, âli. Makamı ve rütbesi yüksek.

Müteallik : Alâkalı. Bir yere bağlı, bir şeye mensub.
Tevzi’ : Dağıtmak. Herkesin hisselerini ayırıp vermek. Pay ederek dağıtmak.

Nâzil : (Nüzul. dan) Nüzul eden, inen, yukardan aşağıya inen, bir yere konan. Bir yerde konaklayan.

Islah . İyileştirmek. Düzeltmek. Kusurları gidermek. (Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. S.)

Şâki : (Şekavet. den) Haydut. Yol kesen. Haylaz. * Her çeşit günahı işleyebilen.

Nübüvvet : (Nebi. den) Peygamberlik, nebi olmak, nebilik. Allah'ın (C.C.) emriyle vazifeli olarak insanları doğru yola çağırmak. (Bak: Muhammed (a.s.m) - Resül)

Muhammed (a.s.m) : Pek çok tekrar tekrar övülmüş, medhedilmiş meâlinde bir isim olup ilk olarak Peygamberimize (A.S.M.) verilmiştir. (Allahımızın bütün insanlara son peygamberi olan Hz. Muhammed (A.S.M) Efendimiz, Arabistan'da Mekke-i Mükerreme şehrinde milâdi 571 tarihinde dünyaya teşrif etmişlerdir.Fahr-i Âlem Efendimiz, Kureyş kabilesinden ve Haşim âilesindendir. Muhterem pederinin adı Abdullah, dedesinin adı Abdülmuttalib, vâlidesinin adı ise Amine'dir.Peygamberimizin (A.S.M.) baba cihetinden mübarek nesebleri şöyledir. Hz. Muhammed İbn-i Abdullah, ibn-i Abdulmuttalib, Haşim, Abdi Menaf, Kusey, Hakim, Mürre, Keab, Lüey, Galib, Fihr, Mâlik, Nazr, Kinane, Huzeyme, Müdrike, İlyas, Mudar, Mirar, Mead, Adnan. Adnan da İsmâil Aleyhisselâm'ın oğlu Kıyzar'ın neslindendir. Adlarını yazdığımız bu zatlardan her birinin evlâdı birçok kabilelere ayrılmış, Mâlik'in oğlu Fihr'in evlâdından da Kureyş kabilesi teşekkül etmiştir.Resul-i Ekrem Efendimizin (A.S.M.) vâlidesi cihetinde yüksek nesebleri de şöyledir: Hz. Muhammed ibn-i Amine Bint-i Vehb, ibn-i Abdi Menaf, ibn-i Zühre, ibn-i Hâkim.Peygamber Efendimizin (A.S.M.) babası tarafından mübârek nesebiyle anası tarafından nesebi, Mürre oğlu Hâkim'de birleşirler.Peygamber Efendimizin dedesi ve zamanında Kureyş kabilesinin reisi bulunan Abdülmuttalib, Kâbe-i Muazzama'nın mütevellisiydi. Ebu Tâlib, Ebu Leheb, Hâris, Zübeyr, Hamza, Abbas, Abdullah v.s. adında onüç oğlu vardı. Fakat bunların içinde en fazla Abdullah'ı severdi. Çünki onda başka bir güzellik, başka bir nuraniyet vardı. Abdülmuttalib, bu sevgili oğluna Benî Zühre reisi Vehb'in kızı Amine'yi nikâhla aldı. Abdullah Hazretleri, Peygamber Efendimiz doğmadan iki ay evvel bir ticaret kafilesiyle Medine-i Münevvere'ye gidip orada vefat etti ki, daha yirmibeş yaşında bulunuyordu. Bu cihetle Fahr-i Âlem Efendimiz (A.S.M.) yetim kaldı.Peygamber Efendimizin çocukluk devresi pek kudsi bir halde geçmiştir. Daha doğar doğmaz bir takım hârikalar meydana gelmiştir. (Bak: Delâil-i Nübüvvet) Süt anası, Beni Sa'd kabilesinden Haris'in refikası Halime idi. Dört sene onun yanında kaldı. Annesi Hz. Amine ile birlikte Medine-i Münevvere'ye dayı-zâdeleri bulunan Neccar oğullarını ziyarete gittiler. Sonra Mekke-i Mükerreme'ye dönerlerken Hz. Amine, Ebva denilen yerde daha yirmi yaşında olduğu halde vefat etti. Altı yaşında öksüz kalan Peygamberimizi, Ümmieymen adındaki dadısı alıp, Mekke-i Mükerreme'ye getirip dedesi Hz. Abdülmuttalib'e teslim etti. İki sene sonra da dedesi vefat edince amcası Ebu Tâlib'in yanında kaldı.Peygamber Efendimiz gençliğinde Kureyş kabilesi arasında büyük bir şeref ve şânı haiz bulunuyordu. Kendisine "Muhammed-ül Emin" deniliyordu. Yirmibeş yaşında iken, pek yüksek bir ruha sahib, pek şerefli bir hânedana mensub olan ve daha genç iken dul kalmış olup çok zengin olan Huveylid kızı Hatice ile evlendi. Peygamber Efendimiz, tam kırk yaşlarına girince Peygamberlik şerefine nâil oldu. Kendisine peygamberlik verilince ilk evvel çevresinde bulunan kişileri hususi surette İslâm dinine dâvet etmişti. Bu dâveti ilk önce Hz. Hatice vâlidemiz kabul etti. Sonra Kureyşin büyüklerinden olan Hz. Ebubekir-is sıddık ile Peygamberimizin âzatlısı olan Zeyd ibn-i Harise ve peygamberimizin amcası Ebu Tâlib'in oğlu olup, henüz dokuz-on yaşlarında olan Hz. Ali kabul ettiler. Bir müddet sonra da Hz. Ebubekir'in vasıtasıyla Osman bin Affan, Abdurrahman ibn-i Avf, Sa'd ibn-i Ebu Vakkas, Zübeyr ibn-ül Avvam, Talha-t-übnü Ubeydullah Hazretleri İslâmiyetle müşerref oldular.Bi'setin ondördüncü senesinde Mekke'deki müslümanlar, Medine-i Münevvere'ye hicret ettiler. Peşinden de Peygamberimiz Hz. Ebubekir ile birlikte hicret etti. (Bak: Hicret)Peygamberimiz (A.S.M.) hicretin onbirinci senesinin Rebiülevvel ayının onikisinde pazartesi günü Medine-i Münevvere'de hücre-i saadetinde vefat etti.) (B.İ.İ.)

Çirkin : f. Güzel olmıyan. * Çok kirli. * Kanlı, irinli çıban veya yara.
Katil : (A, uzun okunur) Öldüren. İnsanın ölümüne sebep olan insan.

Maktul : Öldürülmüş, katledilmiş olan.

Nedamet : (Nedm. den) Pişmanlık, nedâmet etmek.

Ma’sum : Günahsız, suçsuz.
Agreeniabrabs (Ziyaretçi)
14.02.2012 18:58 (UTC)[alıntı yap]
Terrific
Your site is very helpful...
Thank you...
aracsorgulamarehberi (Ziyaretçi)
17.02.2012 14:25 (UTC)[alıntı yap]
Selamlar
Ben internete girmek icin internet explorer kullanmaktayim. Ancak internet explorerda birden cok sayfa actigimda firefox cokmekte. Bu tarz bir problemle karsilasan arkadaslar varsa ve bana yardimci olurlarsa cok sevinirim.
saolun...

Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 76
Bütün postalar: 112
Bütün kullanıcılar: 14
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley

 
 

Bugün Bilgi Harmanından 13 ziyaretçi (30 klik) faydalandı...

 

 
Ekol Hoca Din dersi Matematik Nişanlık Modelleri
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol